Karabük Barosundan Senato Önerisi

Karabük Barosundan Senato Önerisi Karabük Barasu'nun yeni Anayasayla ilgili önerileri TBMM Başkanı Cemil Çiçek'e sunuldu

GÜNCEL 28.02.2012 15:31:38 0
Karabük Barosundan Senato Önerisi
Karabük Barosu'nun yeni anayasayla ilgili önerileri TBMM Başkanı Cemil Çiçek'e sunuldu.
Karabük Baro Başkanı Avukat Rıdvan Erdoğan, milli devlet modelini esas alan bir anayasadan yana olduklarını, farklı etnik ve kültürel gruplara siyasi ve hukuki statü tanınmasına karşı olduklarını söyledi. Baro Başkanı Erdoğan, Karabük Barosu olarak yeni anayasayla ilgili görüşlerini TBMM Başkanı Cemil Çiçek'e ve Anayasa Uzlaşma Komisyonuna sunduklarını söyleyerek, 'Yeni anayasanın uzlaşmayla ve tüm toplum kesimlerinin katkısıyla hazırlanmasından yanayız. Türkiye'de milletin değerlerini özümseyen sivil ve demokratik anayasaya ihtiyaç bulunduğu hususunda genel bir kabul bulunmaktadır. Hazırlanacak anayasa, milletimizin kültür değerlerine ve normlarına uygun olmalı. Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik şartları ve konumu ile uygunluk arz etmeli, milletimizin kısa, orta ve uzun vadeli hedefleriyle çelişmemelidir. Bu noktada stratejik konumumuz gereği güçlü bir devlet mekanizmasına sahip olma zaruretimiz özellikle göz önüne alınmalıdır. Devleti basit bir hizmet organizasyonu olarak ele alan ve düzenleyen bir anayasanın milletimizin tarihsel kimliğiyle ve geleceğe dönük hedefleriyle bağdaşmayacağı görüşündeyiz' dedi. Son dönemde maalesef devleti aşağılayan, devleti basit bir hizmet organizasyonu olarak gösteren propagandalar had safhaya çıktığını da söyleyen Rıdvan Erdoğan açıklamasını şöyle sürdürdü:
'Bu tür görüşlere itibar edilmeyerek devlet-millet kaynaşmasını hedefleyen bir anlayışla hareket edilmelidir. 1982 anayasasında yer alan 'Türklük' ve 'Türk Milleti' kavramları yeni anayasada da mutlaka yer almalıdır. Bize göre 'Türk Milleti' ibaresi ülkemizdeki ana dilleri farklı olan tüm toplulukları ve tüm inanç gruplarını kapsamaktadır. Bu kavramı etnik temele dayanmayan bir kavram olarak kabul ediyoruz.'
'FARKLI ETNİK VE İNANÇ GRUPLARINA SİYASİ VE HUKUKİ STATÜ TANINMASINA KARŞIYIZ'
Yeni anayasanın kültür birliğini sağlama stratejisi ile hazırlanması gerektiğinin de altını çizen Erdoğan, 'Farklı etnik kimliklerin ve farklı inanç kimliklerinin anayasa metni ile tanınması görüşünü asla kabul etmiyoruz. Farklı etnik gruplara ve farklı inanç gruplarına anayasa ile siyasi ve hukuki statü tanınmasının ülkeyi uzun vadede bölünmeye götüreceğinden asla kuşku duymuyoruz. Bu bağlamda Kürt, Alevi, Roman gibi kimliklerin her hangi bir şekilde anayasa yada kanun metinlerine girmesine şiddetle karşıyız. Böyle bir durumda bu gruplara hukuki ve siyasi statü tanınmış olacağından ve artık geriye dönüş olmayacağından çok kimlikli,çok kültürlü bir yapı ortaya çıkacak, uluslararası kuruluşlar içişlerimize karışmaya kalkacaktır.Buna fırsat vermemek için Türk Milli Kimliği mutlaka korunmalı ve anayasanın başlangıç kısmında tanımlanmalıdır' dedi.
'ANA DİLDE EĞİTİM TALEBİNİN DEMOKRATİK VE HUKUKİ TEMELİ YOKTUR'
Baro Başkanı Erdoğan, yeni anayasa tartışmalarında sıkça gündeme gelen farklı etnik gruplar için ana dilde eğitim hakkının tanınması talebinin demokratik ve hukuki bir temeli olmadığını da söyleyerek, 'Dünya üzerinde hiçbir devlet ve hiçbir demokrasi kendi vatandaşlarının her biri için ana dilde eğitim hakkını tanımaya ve her bir vatandaş için ayrı ayrı okul açmaya zorlanamaz. Böyle bir zorlama demokratik olmadığı gibi hukuki de değildir. Batı demokrasilerinde verilmeyen hakların Türkiye'den istenmesinin mantığı yoktur.Zira bu hak 'Ana dili Kürtçe olanlar için' bir kez tanındığında diğer topluluklarda bunu isteyeceklerdir. Ana dili Çerkezce, Abazaca, Gürcüce, Arnavutça, Boşnakça, Lazca, olanlar içinde bu hakkın verilmesi istenecektir. Bunun sonu yoktur ve bu taleplerin karşılanması fiili bölünme sürecine hizmet edeceğinden demokratik devletin kendini koruma anlayışı ile bu talepleri reddetme hakkı bulunmaktadır' diye konuştu.
'PARLAMENTER SİSTEM MUTLAKA KORUNMALI'
Yeni anayasada parlamenter sistem mutlaka korunması gerekli diyen Erdoğan, 'TBMM üye sayısı 600'e çıkarılmalı, bu sayının 400'ü il seçim çevrelerinden 200'ü ülke seçim çevresinden seçilmelidir.Siyasette ve mecliste kaliteyi artırmak için en az 200 milletvekilinin ülke seçim çevresinden (Türkiye seçim çevresinden) seçilmesinin isabetli olacağı görüşündeyiz. Böylelikle aktif siyasetin içinden gelmeyen ancak üstün hizmetleriyle tanınmış isimlerin meclise girmeleri kolaylaşacaktır' dedi.
'MECLİSİN YANINDA 300 ÜYEDEN OLUŞAN CUMHURİYET SENATOSU KURULMALIDIR'
TBMM yanında 300 üyeli Cumhuriyet Senatosu da mutlaka kurulması gerektiğini belirten Erdoğan konuşmasını şöyle tamamladı:
'Zira parlamenter sistemin işleyişindeki aksamalar, siyasi partiler kanunu ve seçim kanunlarındaki eksiklikler sebebiyle bilgili,donanımlı yetişmiş insan potansiyelinin siyasi arenaya yeterince yansımadığı görüşündeyiz. Bu durum yasama faaliyetlerinde pek çok aksaklığa neden olmakta, kanun metinlerinde çok vahim hatalara yer verilmekte, bu hatalar ya son anda fark edilerek metinden çıkarılmakta ya da iptal davasına konu olmaktadır. Mecliste çıkarılan kanunlar bir kez de Senato'da görüşülerek kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanı'nın onayına sunulmalıdır. Dünya üzerinde Japonya, Fransa, İspanya, İngiltere, İtalya, Hollanda, Belçika gibi pek çok gelişmiş ülkede senatoların var olduğunu ve çok önemli işlevler gördüklerini biliyoruz. Ülkemizde de Osmanlı döneminde senato görevini yerine getiren ayan meclisi bulunmaktaydı. 1876 anayasasıyla kurulmuş olan, 1961 anayasasında yer alan ve 1982 anayasası ile kaldırılmış olan Senato'nun tekrar kurulmasının demokrasi kültürümüze katkı sağlayacağına ve itibarımızı artıracağına inanıyoruz. Senatoya 45 yaşını doldurmuş üniversite mezunlarının aday olabilmesi, üst düzey görevlerde bulunmuş bürokratlar, profesörlük ve doçentlik unvanına sahip bilim adamları, büyükelçiler, yüksek yargı organlarında ve barolarda üst düzey görevlerde bulunmuş hukukçular için belli oranda kota getirilmesi gerektiği görüşündeyiz. Yeni anayasa çalışmalarında üzerinde ısrarla durduğumuz diğer bir konu avukatlık mesleğine ve barolara anayasa metninde yer verilmesidir.1136 sayılı avukatlık kanununda avukatlık mesleği yargının kurucu unsuru sayılmakla beraber bu konunun anayasal güvenceye bağlanması gerekmektedir.Savunma olgusu, avukatlık mesleği ve barolar yargıyı düzenleyen kısımda 'Savunma' başlığı altında ayrıca düzenlenmeli, savunmanın yargı faaliyetinin kurucu unsuru olduğu gerçeği anayasa metnine girmelidir.'

Cumartesi 13.6 ° / 2.1 °
Pazar 16.2 ° / 1.7 °
Pazartesi 18.4 ° / -1.1 °