Ülkü Ocakları Karabük İl Başkanı Yalçın Samet Sarıtaş, başkan olarak
seçildikten sonra ilk açıklamasını yaparak, ülkü ocağının milletine
karşı derin sevgi ve saygı taşıyan milletinin ızdırapları karşısında
çözüm yolları arayan bir eğitim ve kültür vakfı olduğunu söyledi. Ülkü
Ocaklarının, yok edilmek istenen fikir, bilgi, iman ve ülkü açlığına
terk edilmiş bir milletin yeniden kendine dönüşünü gerçekleştirilmesi
için kurulmuş bir sığınak olduğunu da belirten Sarıtaş, Bu gün, bu
kutsal ocakta başkalarının yapamadıklarını yapacak kudrette ve inançta
Türk ülkücüleri olarak, kısaca Türk milletinin en kısa yoldan, en kısa
zamanda, modern uygarlığın en üst kademesine yükseltilmesi, müreffeh,
mutlu bir hayata erdirilmesi, kendi gücüyle ayakta durabilecek bir hâle
getirilmesi ve her çeşit korkudan, baskıdan uzak olarak, hür, müstakil
yaşaması ülküsü olarak özetleyebileceğimiz ülkücülüğümüzün ocağında,
yönetim değişikliği nedeni ile bir aradayız. İnşallah önümüzdeki süreç
içerisinde sıklıkla bir arada olacak, milletimiz ve ülkemizin içerisinde
bulunduğu sıkıntıların aşılması için çözüm yolları üretecek,
düşüncelerimizi paylaşacağız. Sayın genel başkanımızın takdirleri ile
verilen bu vazifeyi ben ve arkadaşlarım, Hoca Ahmet Yeseviden günümüze
ulaşan ocak kültürü ve teşkilat geleneğimizden aldığımız ilham
doğrultusunda, maziden atiye akan bir hizmet köprüsü olarak
değerlendiriyoruz. Aziz milletimizin dertleriyle dertlenmek noktasında
bir gönül kapısı olarak yüreğimizi ve teşkilatlarımızı sonuna kadar
çözüm odaklı sosyal sorumluluk projelerine açmak öncelikli meselemizdir.
Ülkü Ocağı milletine karşı derin sevgi ve saygı taşıyan milletinin
ızdırapları karşısında çözüm yolları arayan bir eğitim ve kültür
vakfıdır. Ülkü Ocakları, yok edilmek istenen fikir, bilgi, iman ve ülkü
açlığına terk edilmiş bir milletin yeniden kendine dönüşünü
gerçekleştirilmesi için kurulmuş bir sığınaktır. Az önce de ifade
ettiğim gibi, ülkücülüğümüz, Türk milletinin en kısa yoldan, en kısa
zamanda modern uygarlığın en üst kademesine yükseltilmesi ülküsüdür. Bu
ülkü aynı zamanda Türk olan herkese karşı ilgi ve sevgi göstermeyi,
onların mutluluğunu sağlamaya çalışmayı ve onların mutluluğunu kısacası
Türkiyeyi risklere, tehlikelere maruz bırakmadan, bırakmaksızın,
bırakmamak şartıyla çalışmayı içine alan bir ülkücülüktür dedi.
Ülkücünün, günü birlik siyasi menfaatleri aşarak, asırlar sonrasını
görebilen ve asırlar sonrası için hazırlık yapan insan olduğunu belirten
Sarıtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Allah için seven, Allah için
savaşan, Allahın rızasına koşan, Allahın nizamı için yanan, Allah
için buğuz eden kahramandır. Semalarda dalga dalga yayılan ezan,
susmasın diyerek toprağın kara bağrına düşen candır. Kimi zaman derviş
yunus, kimi zaman yavuz, kimi zaman surlarda üç hilalli sancak elinde
Ulubatlı Hasandır. Yiğidin başında Kürşad, il derleyip vatan tutan
İlteriş, bilgelikte Tonyukuk, Akşemseddin, Malazgirt ovasında ak kefen
içerisinde Alparslandır. En zor şartlarda, en buhranlı zamanlarda, en
müşkül alanlarda, Türke yol gösteren, akıl veren, umut olan Dede Korkut
Handır. Beni aşıp, biz diyerek nefsini kör kuyulara, çıkarmamak
üzere atandır. Dağlarıyla, taşlarıyla, ırmaklarıyla, ovalarıyla ve
yollarıyla bir kara parçasını vatan yapandır. Türklük deyince; Türk
dünyasını kucaklayan, anne şefkati ile evlatlarını bağrına basan; kimi
yerde Kıbrıs, Kırım, Kırgız; kimi yerde Bişkek, Bakü, Kerkük, Doğu
Türkistan, velhasıl kocaman bir vatandır. Haksızlık karşısında susmayan,
davasından taviz vermeyen, korkaklığı, pısırıklığı, nemelazımcılığı,
lügatinden çıkarıp atandır. Türkün töresini, Türkün ilini İslamla
yoğuran, İslamla kaynaştıran, Ahmed Yesevi ocağında kaynayan, pişen,
kavrulandır. Bir bozkurttur, esaret zincirlerini kırandır. Liderine,
ocağına, fikir sistemine bağlı; tefrikaya çanak tutmayandır. Rehberi iki
cihan serveri Hz. Muhammed Mustafa (sav), kaynağı, ilhamı, düsturu
Kurandan alandır.
Çağın süper güçlerinin kontrolündeki
ülkelerde, basının ve güç odaklarının temas ettikleri topraklarda,
sefaletin, kan ve gözyaşının kendilerinin bencil medeniyetleri adına
hüküm sürmesini istemekte olduğunu kaydeden Sarıtaş, konuşmasını şöyle
tamamladı:
Türk milletinin, rahmetli Başbuğun Yeniden maneviyata
dönüş ve maneviyatta diriliş diye ifade ettiği şuur bilinciyle bir
silkiniş ve öze dönüşe ihtiyaç vardır. Yaşatma ideali için yaşamak,
diyebileceğimiz bir anlayış ile ve mesuliyet mefkurelerin kaynağıdır.
şuuru ile hareket edilecek olursa sorumluluğumuzun hayatımıza yön
vermesi ve o istikametin ülkemizi şekillendirmesi gerektiği görülür. Bu
anlayıştan hareketle biz milliyetçiliği bir medeniyet davası
temsilcilerini de bu medeniyet inşasındaki gazi dervişler, Yesevi
Alperenleri ve ruh mimarları olarak görüyoruz. Dündar Taşerin büyük
Türkiyesin de ki ifade ile her şeyi ile milli olan ve İlay-i
Kelimetullahı milli iman haline getiren bir hareketiz. Çağın süper
güçlerinin kontrolündeki ülkelerde, basın ve güç odakları temas
ettikleri topraklarda, sefaletin, kan ve gözyaşının kendilerinin bencil
medeniyetleri adına hüküm sürmesini istemektedir. Biz bir tek
insanımızın dahi zayi edilmediği; sanayisi, tarımı, sanatı gelişmiş;
okuyan, sorgulayan, araştıran, düşüncelerini özgür bir şekilde ifade
edebilen, özeti, yurdunda ve yurtdışında itibarı olan fert ve
yapılanmanın olduğu; dünya insanlığının medeniyet noktasında referans
aldığı bir Türkiye yani güçlü, lider bir ülke ülküsünün peşindeyiz.
Arkadaşlarımızın bu anlayışla hareket etmesi vazgeçilmez önceliğimizdir.
Sizler vesilesi ile de kamuoyuna şunu son defa söylüyorum. Ülkücü
hareket asla sokakların, bölücü taşeronların ve küresel güçlerin oyununa
gelmeyecektir. Ülkü Ocakları Türk milletinin gençlik aşısıdır. Biz bu
ülkeyi, bu milleti karşılıksız bir sevgi ile seviyoruz ve inanıyoruz ki
yarının milliyetçi Türkiyesi günümüzün ülkücü neslin omuzlarında
yükselecektir.