Nurten Ertekin


ANNENİN GÖZÜNDEN

BETON DEVRİ ÇOCUKLARI


 

Yeniden çocuk olmak,bundan  yirmi beş yıl önceye dönebilmek mümkün olsa, yanımda  kendi çocuklarım dahil şu zamanda yaşayan çocukları da götürmek isterdim.Onların da bizim çocukluğumuzdaki gibi çimlerde istedikleri kadar oyun oynamalarını ,koşmalarını,çiçekler toplayıp  çimlerde oturarak saçlarına taç yapmalarını,ağaçlara tırmanmalarını,isterdim.Bahçeye giderek mis gibi kokan bir domates ,salatalık koparıp yemelerini,bir ateş yakıp tarladan kopardıkları mısırları  o ateşin korunda kızartıp yemelerini çok  isterdim.Bayramlarda  köy  köy gezip bayramlaşmayı ,şeker toplayıp sonrada bir ağacın altında  o şekerleri arkadaşlarıyla paylaşmaları, kurban bayramlarında komşularla beraber o kesilen kurban etlerini paylaşmanın güzelliğini keşke bilselerdi.Süt sağılırken izlemenin güzelliğini,tahta arabalara binip iki üç kişi bayırdan aşağıya sürmenin zevkini , o tertemiz havayı içlerine çeke çeke yataklarında mışıl mışıl uyumanın verdiği huzur ve mutluluğu yaşama imkanları olsaydı. Komşu teyzeler ekmek yaparken yanlarına çağırıp yaptıkları yufkaların arasına birşeyler sarıp göndermeleri , kazanlar dolusu buğdayların kaynatılıp kurutmak için harmanlara serilirken ellerimize birer tabak alıp o buğdayların hepsinden tabağımıza koyup bir güzel yediğimiz zamanlar ne güzeldi. Keşke bizim çocuklarımız da bunların bir kısmını olsun yaşayabilselerdi. Çünkü, şimdi oyun diye oynadıkları bilgisayar oyunları onların beynini daha çok yoruyor. Dört duvar arasına sıkışmış hayatları, sınav korkuları, bayramlarda yaşanması gereken sevinç ve mutlulukları bile yaşayamamaları, çimlerde oturmak,  oynamak istendiğinde ‘Çimlere basmak yasaktır´ yazısı, okul ve ev arasında geçen hayatları, bu da yetmezmiş gibi sürekli koşturan anne ve babalarının yüzlerini görememeleri ne kadar da üzücü bir durum. Dikilen koca koca binalar, beton yığınları arasında sıkışan hayatlar, birbirini tanımayan fakat aynı çatı altında yaşayan insanlar. Çocuklarımız dahil, biz büyüklerin bile elimizde bir telefon etrafımızdan bir haber, çocuğumuzun bizden, bizim çocuğumuzun hayatından haberimizin olmadığı garip ve tuhaf  bir yaşam. Ama sorsak ‘Ne olacak canım o da onun eğlencesi, kendine  göre  özeli´ deyip geçiştirdiğimiz , artık  nasıl özel hayatsa tanımadığımız insanların bizim hakkımızda herşeyi bildiği ama annenin ,babanın, çocuğun birbirlerinden kopuk yaşadıkları  hayatlar. Çimlerde koşup oynaması gereken çocukların büyük alışveriş merkezlerinde , cafelerde, oyun salonlarında geçen boş vakitleri.Sizce onların ruhunda ki boşluğu doldurmaya yetiyor mu? Para karşılığında oynanan oyunlar, kalabalık , gürültülü bir ortam çocuklarımıza ne kadar huzur verebilir ki?